Özellikle ergenlik döneminde başlayan ve alevlenen yeme bozukluklarına sadece bir semptom olarak bakabilir miyiz?Danışanlarımıza saatler boyunca bunların belirtilerini anlatsak sizce ne kadarına gerçekten kulak verebilirler. Kaldı ki onun içsel dünyasını, hangi yollardan geçtikten sonra bu semptomu ortaya çıkarttığını anlamadan yapılan hangi terapi danışanın yaşamını iyileştirebilir. Çocukluktan itibaren diye bir klişe vardır ya hani her şeye konu olmuş olan aslında hatırladığımız ilk anlar ve ilk ilişkilerimiz, ilk ailesel ve çevresel temaslarımız, sonraki düzeltici ve iyileştirici çevresel koşullarımız, kendi getirdiğimiz mizacımız semptomların oluşmasında o kadar büyük bir rol oynuyor ki semptomları arka planından bağımsız düşünmek eksik bir bakış açısı sunuyor diye düşünmekteyim. Zaten bir çok danışan durumu bir şekilde araştırıp geliyor ve kontrolü elinde bulundurmuş olarak güvende hissetmek istiyor ve karşısında duran terapisti bilişsel düzeyde denemeye tabi tutmaya çalışıyor. Fakat duygunun ve daha derin inanç sistemlerinin ele alınmadığı bir bilişsel çalışma o semptomların küçük bir stres ile yeniden alevlenmesini hatta yeni savunma sistemlerinin ortaya çıkmasını tetikleyecektir. Oysa danışanın hiç çalışmadığı yer olan duygu ve şema sistemlerini de çalıştığımız zaman temel ihtiyaçlarını kendi karşılamayı öğrenen danışan savunma sistemlerine tutunmayı bırakır ve daha uygun mekanizmalarla başa çıkabilmeyi zaten kendi kendine başarabilir. Bizim danışanın önüne geçerek ona bir şeyler öğretmeye çabaladığımız her an onun gelişimini engellemiş olduğumuzu düşünmekteyim. Çünkü içselleştirilmeden yapılan her öğrenme sonunda unutulmaya mahkumdur.
2018 yılında Aydın Üniversitesi psikoloji bölümünden mezun oldum. 2 yıl özel bir danışmanlık merkezinde çocuklar ile çalıştım. Burada Zeka, gelişim, dikkat testleri gibi objektif testler ile çocuğun ruhsal durumunu yansıtan Projektif testlerin eğitim ve süpervizyonlarını tamamlayarak uygulama ve raporlama deneyimi kazandım.