HIV (Human Immunodeficiency Virus) yani insan bağışıklık yetmezliği virüsünün etkilenmesi sonucu ortaya çıkan AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) yani edinsel bağışıklık eksikliği sendromu 1959’dan beri dünyamızda var olduğu düşünülmektedir.
1982 yılında CDC (Centers for Disease Control and Prevention) hastalığa AIDS ismini verdi ve daha sonra HIV adı verilen retrovirüsten kaynaklandığı tespit edildi.
HIV Pozitif iseniz beslenme özellikle dikkat etmek isteyeceğiniz bir konu olabilmekte. Bunun nedeni, vücudunuzun hem ilaçlardan hem de hastalığın kendisine bağlı olarak değişiklikler gösterebilecek olmasıdır. Örneğin; aşırı kilo kaybı, enfeksiyonlara maruz kalma veya ishal olabilirsiniz.
HIV ile daha iyi mücadele edebilmek için bağışıklık sisteminizi daha güçlü tutun.
HIV semptomlarını ve komplikasyonlarını yönetmek buradaki en önemli noktalardan biri olabilmektedir.
Genel anlamda vücut ağırlığınızı referans aralıklarında tutmak çok kıymetli.
Yağ hücrelerinin miktar veya boyut artışı bağışıklık sistemini zorlayacaktır.
Başka bir sistemik hastalığınız yoksa günlük enerjinin %15-20’sinin proteinden geldiğinden emin olun.
Protein ürünlerini seçerken yağsız hayvansal ürünleri ve kurubaklagileri tercih edin.
Yağlar bu noktada bağışıklık sistemimiz için çok önemli rol oynamaktadır. Günlük enerjinin %30’unu yağlar oluştururken büyük çoğunluğunu çoklu doymamış yağlardan olan Omega-3 ile tamamlaya özen gösterin. Bunlar için avokado, ceviz, badem, yer fıstığı ve deniz ürünlerini tüketebilirsiniz. Doymuş ve özellikle trans yağlardan kaçınmaya özen gösterin.
Günlük enerjinin daha büyük bir çoğunluğu olarak karbonhidratları kompleks olarak tam tahıllı halleriyle tüketin.
Günlük 3 porsiyon olarak yeşil yapraklı sebzeler ve 2-3 porsiyon olarak süt ürünleri tüketerek kalsiyum eksiğini tamamlayın.
Günlük olarak meyveleri de örüntümüze ekleyerek antioksidanlarla bağışıklığımızı destekleyelim.
HIV’nin yaratabileceği mide bulantısı ve kusma için kokulu besinlerden uzak duralım.
Daha sade olarak sossuz ve yağ eklenmemiş yiyecekler tüketmeye çalışalım.
Zencefil ve naneyi; çay, baharat veya direkt olarak tüketebiliriz.
Yiyecekleri çok ısıtmadan tüketebiliriz.
Daha dar aralıklarla ve az miktarlarda besin tüketin.
İştahsızlıklar için minik beden ve nefes egzersizleri yardımcı olabilir.
Olabildiğince kalabalık sofralarda öğünleri tüketmeye çalışalım.
Az miktarlarla sıkça besin tüketelim.
Kuru meyveler ve kuruyemişleri ekleyelim.
Renkli ve özenli tabaklar iştahı açmamızı sağlayacaktır.
Yutma ile ilgili sorunlar ile karşılaşırsak:
Yoğurt ve patates ezmesi gibi yiyeceklerle başlayabiliriz.
Çiğ yerine daha pişmiş ve püre besin tercih edebiliriz.
Muz gibi daha yumuşak meyveleri tüketelim.
Asitli meyveler ve sebzelerden uzak duralım.
Lipodistrofi gelişmesi durumunda
Doymuş ve trans yağları sınırlayalım.
Somon gibi doymamış yağları ve omega-3 yağ asidinin bitkisel kaynaklarını örüntümüze ekleyelim.
Alkol, rafine şeker ve paketli olarak satılan hazır besinleri tüketmeyelim.
Glisemik indeksi düşük, daha fazla lif açısından zengin tam tahıllar, meyveler ve sebzeler tüketebiliriz.
HIV’den korunmak için Dünya Sağlık Örgütünün direktiflerini önemseyin.
Önyargılar HIV’den daha bulaşıcıdır.
Merhaba, ben Yunus Aksu. Hacettepe Üniversitesinden 2019 yılında diyetisyen olarak mezun oldum. Üniversite boyunca yaz aylarımı hedef kitlesi 7-17 yaş arası olan gençlerle okul dışı eğitim kurumlarında, kamplarda beraber geçirip onlarla olan iletişim becerimi güçlendirdim. Beraber beslenme rutinimizi bulup sağlıklı beslenmenin temellerini oluşturduk.