Bireyin mental süreçlerine katkı sağladığı düşünülen duygu düzenleme; yaşanılan duygunun algılanması, değiştirilebilmesi ve duygulanımı kabul-tolerans süreçlerini içeren bir süreci temsil eder. Duygu düzenleme, duyguların kendi içsel süreçleri nasıl düzenlediği ile ilgilenir. John ve Gross (2004) belirttiği gibi, kişinin yaşadığı duygu süreçleri genellikle bireye yararlıdır, ancak yıkıcı da olabilmektedir. Gross’un (1998) duygu düzenleme süreç modeline göre, kişi duygusal süreçlerini; durumun seçimi,değiştirilmesi, dikkatin yayılması, bilişsel değişim ve tepkilerin ayarlanması olarak beş noktada düzenleyebilir. Bireylerin kişilerarası ilişkilerde duygu düzenleme becerilerinin kullanılması onları olumlu anlamda etkilerken, uyumsuz duygu düzenleme becerileri düşük iyilik hali ve somatizasyona neden olabilmektedir. Yaşanılan duyguların algılanabilmesi, duygunun açıklanması, duygumuzu nasıl ifade ettiğimiz ve duygularımızı nasıl yönettiğimiz,sosyal yaşantımız ve kendi içsel süreçlerimizi koruyup, daha sağlıklı algılayabilmemiz için önemlidir. Yaşanılan duyguyu nasıl adlandırdığımız, duygunun yoğunluğunu ayarlayıp, yönetebilmemiz duygu düzenleme sürecimizdir.Yaşadığımız duyguyu,hissedilen duygu yoğunluğu kadar ifade edemediğimizde bireyi sıkıntıya düşürür. Duyguyu algılayıp, tanımlayabilmek, duygugu hissedilen kadar ifade edip, duygunun varlığını kabul ettiğimizde ve onları yaşamaya izin verdiğimizde, olumsuz duyguları azaltmakta ve yaşadığımız duygusal güçlüklere yardımcı olduğu ortaya konmuştur. İnsanlar hissettiklerini hissettikleri yoğunlukta ifade edemeyip çoğu zaman duygularını bastırmayı ve onları kabul etmemeyi seçer. Bireyler yaşanılan duygulanımı kabul etmediğinde hem kişilerarası hemde kendi içsel yaşantısında zorlu süreçler yaşar. Duygu düzenleme stratejilerinden olan ruminasyon ve bastırma depresif duygudurumuna yol açarken; yeniden değerlendirme süreci, kabullenme ve bakış açısı değiştirme depresif duygulanımda olumlu etkiler göstermektedir. Duygu düzenleme becerileri kişilik özelliklerine,sosyal ve duygusal bağlama göre bireyler arasında farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar, zihnimizdeki olumsuz düşüncelerin düzenlenmemesi sonucu bellekte kalmasının, kişilerin ruminasyon eğilimini artırdığını ve depresif duygudurumun varlığını sürdürdüğünü ortaya koymuştur. Duygu ortaya çıktıktan sonra kişi, duygularını işlerken kişilik özelliklerini yansıtan duygu düzenleme stratejilerinden birini ya da birkaçını kullanır. Kişiler duygularını düzenlerken iki kategoride düzenler bunlar öncül odaklı yani duygusal tepkiler ortaya çıkmadan ve fizyolojik tepkiler değiştirilmeden önce kullanılır bir diğeri ise sonuç odaklı stratejilerdir bunlar ise duygular yaşanırken ve fizyolojik tepkiler ortaya çıktıktan sonra gözlemlenir. Bilişsel yeniden değerlendirme,öncül odaklı stratejilerden olup duyguları durumun etkisini değiştirecek şekilde yeniden yapılandırır. Bastırma ise sonuç odaklı bir stratejidir ve duygu ifade etmeyi engelleyecek bir stratejidir, kişi duyguyu ifade edemediği için olumsuz duygulara yönelik rahatlama konusunda yeterli olmamakla bilişsel yükleri de beraberinde getirmektedir. Bireyler günlük hayatlarında dokuz bilişsel duygu düzenleme becerilerini kullanır. Bunlar ruminasyon(olumsuz durum ile ilgili düşünce ve duyguları hakkında tekrar tekrar düşünme), kendini suçlama,başkalarını suçlama, felakatleştirme (diğer olasılıkları düşünmeden geleceği olumsuz görme) ,bakış açısı değiştirme,olumlu yeniden odaklanma (gerçek olayı düşünmek yerine olumlu deneyimleri düşünme),kabullenme ve planlama (olumsuz olayla ne şekilde başa çıkabileceğine ilişkin adımları düşünme) olarak adlandırılır. Her kişinin duyguyu işleyip, ifade ediş biçimi farklıdır bundan dolayı hangi duygunun ne kadar yoğun yaşanıldığı kişilik özelliklerine göre değişmektedir. Bu noktada önemli olan kişinin duygusunu kabul edip,duygunun yaşanılmasına izin verip onu ifade edebilmesidir. Bireyin kendi duygusunu önce kendine ifade edip kabullenişi bilişsel süreçlerini değiştirme üzerinde oldukça etkilidir. Yaşanılan duyguyu kendimize ifade edebildiğimiz takdirde onları düzenleme ve değiştirebilme seçeneğine sahip oluruz. Düzenleyemediğimiz her duygu hem bizim öz şefkatimize engel olur hem de benlik saygımızı ve alt boyutları olan kendini sevme ve öz yeterlilik duygularını da negatif yönde etkiler. Duygu düzenleme becerilerini kullanan bireyler yaşamlarında tatmin olma duygusunun daha fazla olduğu, daha iyimser ve daha fazla özgüven – öz yeterlilik hissettiğini belirlenip, duygu düzenleme becerilerini kullanamayan bireylerin ise iyilik halinin daha düşük olduğu, öz benlik saygısı ve özgüven duygularının daha az hissedildiği öne sürülmüştür ( Gross ve John 2003). Duygulanım süreci içinde kişinin kendisine öz şefkat sağlayabilmesi, kendi kendini destekleyebilmesi, olumsuz duygulanım için kendine destek sağlarken olumlu duygulanım için şükran duyabilmesi, duygularımızın düzenlenebilmesi ve duygunun farkındalığı üzerinde önemli rol oynamaktadır.
Yurtdışında 1 yıl İngilizce dil eğitiminin ardından İngilizce Psikoloji bölümünü onur derecesi ile tamamladı. Lisans bitirme tezini ise yetişkinlerde duygu düzenleme güçlüğünün duygusal tepkisellik ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişkiler (Investigation of Relationship Between Emotional Regulation Difficulties and Emotional Reactivity and Psychological Symptoms in Adults) üzerine yapmıştır.